Ana Sayfa

 

Ayın Dergileri

 

Artık sayfamızın yazar kadrosu çoğaldı. Ayın Dergileri adı altında yeni bir sayfa açıldı. Bu sayfada güncel edebî gelişmelerin izlerini bulacaksınız. En yeni kitaplar, en son çıkan dergiler farklı yazarlar tarafından farklı bakış açılarıyla eleştirilecek ve tanıtılacaktır. Bu sayfada yayımlanan yazılardaki görüşlerin sorumluluğu yazarlarına aittir.

Bu sayfada çıkan yazılar bazen oldukça sert eleştiriler içermektedir. Bu eleştirilere maruz kalan dergi yöneticilerinin veya söz konusu dergide yazı yazan araştırmacıların bu eleştirileri iyi niyetle yapılmış bir uyarı olarak algılamalarını umuyoruz. Fakat sayfamızın cevap hakkına da açık olduğunu belirtmek isteriz.

Bu sayfadaki yazar kadrosunun tamamı Balıkesir Üniversitesi’nin edebiyat sever gençlerinden oluşmaktadır. Amacımız bu yazarlarımızın edebiyat ve kültür dünyasına katılımını sağlamak, onları ileride iyi bir eleştirmen, iyi bir araştırmacı olarak görmektir.

Sayfa Balıkesir Üniversitesi dışından gönderilen yazılara da açıktır. Sizler de yeni okuduğunu düşündüğünüz kitaplar veya dergiler ile ilgili düşünceleriniz gönderebilir, bu sayfada yayımlanmasını sağlayabilirsiniz.

Mustafa Özsarı

Beyaz Gül (İsa Dinar)

BÜTÜN DÜNYA (Didem ÇETİNSOY..

Derkenâr (Sema BAYDAĞ)

HÜRRİYET GÖSTERİ (Esra ŞENER)

İmge (Nalan DEMİR)

KİTAPLIK (Gizem Dilber)

Kültür (Gülzâde AKGÜN)

ÖLÜM VE SİMGE (Mustafa Ferit BİLGE)

SOMUNCU BABA-Rahime AYTEKİN..

Türk Dili, Şubat:2006 (Elif DÜLEK)

TÜRK EDEBİYATI, Mart 2006 (Sevilây Karadeniz.

TÜRK EDEBİYATI MART :2006 (Merve Kırcı)

VARLIK, MART:2006-Fatma Burcu DÖNMEZ.

VİRGÜL-Mart 2006 (F.Sevcan ARAT)

YAĞMUR (Emel AYDIN)

 

 

 

Beyaz Gül (İsa Dinar)

İsa Dinar

BU KADAR DA OLMAZ Kİ!

 

            Geçtiğimiz günlerde Adapazarı’ndaki arkadaşlarım sayesinde elime yerel bir dergi ulaştı. Adı:’Beyaz Gül’. Üzerinde çok güzel bir resim vardı. Karakalem bir gül. Belki de tek güzel yanı bu derginin.Kapak muhteşem. Derginin üstünde Kültür Sanat-Edebiyat Dergisi yazıyor. Nerde! Çapulcu topluluğunun deneme tahtası olur en fazla.

            35 sayfalık dergi okuma tahammülü gösterenlere 350 sayfa gibi gelmiştir herhalde. Ya da bana öyle oldu. İçinde öykü denemeleri, şiir bozması denecek eserler var. Arda Şen adlı yazar (kendi deyimiyle yazar), öykü yazıyorum zannediyor ama o yazdığı Namık kemal’in İntibah adlı eserinin bir kopyası. Sadece kişilerin ismi değişmiş. Olay örgüsüne kadar aynı. Arda Şen bu romanı okumuş kişilerin kendi öyküsünü okuyacağını tahmin etmemiş herhalde. Salak mı zannediyor bizi yoksa balık hafızalı mı?

            Sakarya Üniversitesini eleştiren bir yazı vardı. Çeşitli öğrencilerinde görüşleri alınmış. En iyi eser bu eleştiri yazısıydı. Dergi içerisinde hemen öne çıkıyor. Tüm eksiklikleri tam manasıyla ortaya koymuş. Bazı çevreleri rahatsız edebilir ama eleştiri dediğin böyle olur.

            Dergide üç ismin şiirleri vardı. Ali Yokuş, Sevgi Mahiroğlu ve Alper Akça. Hepside vasat şairlerin. Ama birisinin şiirleri iyice sinirlerimi hoplattı. Ne ölçü ne uyak, ne de bir konu var. Serbest şiir diyerek de anlamsız kelimeler yığını oluşturmanın bir anlamı yok. Ne bir duygu bütünlüğü, ne de bir duygu. Berbat ötesi. Abartıyorum zannetmeyin alın size bir dörtlük!Okuyun da hak verin:

                                                                                  Ağlıyorum dağ başında

                                                                                  Sevgi çok zor bulunur

                                                                                  Ölüm acısı gibiymiş

                                                                                  Gel al beni buradan.

            Bu ne demek biri bana anlatsın lütfen. Bu yazmak için yazmak herhalde. Bunu yazan da maaşlı bir personel olsa gerek.

            Şunu demek istiyorum ki Kültür,Sanat,Edebiyat dergisi belirli bir kalitede olmalı. Böyle amatör ve kötü olmamalı. Elbette yerel yayınlarda olmalı ama bir edebiyat dergisi niteliğine yakışmalı. Sizler sakın böyle adi yayınlara para verip de almayın. Magazin dergileri okuyun daha iyi. Son sözüm de bu derginin editörü Hasan Balcı’ya: Lütfen bu ay Türk Dili veya Virgül gibi bir dergi alın da edebiyat dergisi nasıl olur görün.

 

BÜTÜN DÜNYA (Didem ÇETİNSOY)

Didem ÇETİNSOY

Bütün Dünya Başkent Üniversitesi’nin yayımlamış olduğu aylık kültür dergisidir. Ebatları diğer dergilerden daha küçüktür. Bir cep dergisi niteliği taşır. Fiyatı da gayet uygundur. 2000 yılından beri her ay yayımlanır. 160 sayfadır. Kuşe kağıda basılmıştır ve renklidir. İçinde reklamlara da yer verilmiştir. Dergi halktan gelen verilere de oldukça geniş yer tutmaktadır. Yaşar Öztürk, Orhan Velidedeoğlu, Ali Nail Erdem, Mete Akyol gibi isimlerine aşina olduğumuz yazarlarımızdan da yazılar bulunmaktadır.

Her sayının bazı değişmez bölümleri vardır. Bunlardan birincisi okurlardan gelen mektuplardan oluşan ‘Sizden Bize’ adlı bölümdür. Bu bölümde yurdun çeşitli yerlerinden Bütün Dünya okurlarının çeşitli konulardaki görüşleri yer almaktadır. İkinci olarak her sayıda mutlaka bir ya da birkaç bilgi ölçüt testi bulunmaktadır. Bir diğer değişmez bölüm ise derginin sonunda bulunan Anne ve Babalardan, Dede ve Ninelerden bölümüdür. Bu kısımda da anne ve babaların, nine ve dedelerin gönderdiği fotoğraflar yer almaktadır. Bu fotoğraflar genellikle bebek fotoğraflarından oluşmaktadır. Derginin arka sayfalarında bulmaca, satranç gibi zeka oyunları yer almaktadır. Mart ayı sayısında da bu gelene bozulmamıştır.

Mart sayısında ilk bölümü Sizden Bize bölümü oluşturmaktadır. Bu sayıda dikkati çeken uzun bir ‘Çanakkale Hava Savaşları’ yazısına yer verilmesidir. Üstelik bu yazı önemli tarihi fotoğraflarla ilgi çekici ve herkesin okuyacağı bir hale sokulmuştur.

Bu sayıda Metin Turan tarafından yazılmış bir Aşık Veysel yazısı mevcuttur. Fuzuli ile ilgili bir yazı da hemen göze çarpmaktadır.

Bütün Dünya dergisini kısaca tanıtmaya çalıştım. Herkese bu kültür dergisini okumayı tavsiye ediyorum.

Bütün Dünya severek okunan aylık kültür edebiyat dergisidir. Daha içini açmadan kapağına baktığınızda içeriğinin zenginliğini anlayabiliyorsunuz. Her sayıda dergiyi özetleyecek bir kapak resmi bulunuyor. Mart sayısında da gerçekten tarihi bir gerçeği aydınlatan bir kapak resmi var. Milli mücadelemizi tüm çıplaklığıyla ortaya koyan bir fotoğraf konmuş. Çanakkale Hava Savaşları’nda görevli iki erimizin çekilmiş fotoğrafına bakınca insan o zamanın şartlarını daha iyi anlıyor. Askeri kıyafet demeye bin şahit lazım giydiklerine hatta bir erin ayakkabısı bile yok.

Çanakkale için hazırlanmış özel Mart sayısında benim en çok ilgimi çeken Azman Dede yazısıydı. 104 yaşında ölen Azman Dede Çanakkale Savaşı’nın dehşetini hatırlatıyor hikayesinde. Yıllardır gözleri önünde paramparça olan iki küçük yavru için gözyaşı dökermiş. Bunu da ilk defa bu sayıdaki söyleşide açıklamış.

İki büyük üstadımızla ilgili iki yazı var. Biri halk edebiyatımızın devası Aşık Veysel diğeri divan edebiyatımızın ustası Fuzuli. Aşık Veysel’den  acıyı bal eyleyen ozan diye bahsediliyor. Yazıyı okuduğumuzda gerçekten de hayatındaki acılarını, sazı ve şiiri ile bastırdığını göreceksiniz. Fuzuli’den de halka uzak kalmış bir edebiyatta halkın en çok benimsediği ozan olarak bahsedilmiş.

Mart sayısının içinde en çok takdir ettiğim yazı parlemento mensuplarının konuşmalarını eleştiren Ali Naili Erdem’in uygarlık başlıklı yazısıydı. Umarım bu yazıyı meclis üyeleri de okur ve kendilerine pay çıkarırlar.

Dergiyi okurken tek bir olumsuzluğa rastlamadım. Her yazıda ayrı ayrı bilgiler yığını kazandım. Kendimi gerçekten şanslı hissediyorum. Herkesin okumasını tavsiye ederim. Bildiğiniz bir konunun bilmediğiniz yönlerini keşfedeceksiniz.

Derkenâr (Sema BAYDAĞ)

Sema Baydağ

Bu ay yeni bir edebiyat dergisiyle tanıştım.İsmi Derkenar. Daha önceden aylık yayınlanan bir dergiymiş fakat bu sayıdan itibaren iki ay da bir çıkmasına karar vermişler.Bu değişimin sebebi olarak da derginin içeriğini genişletmek ve okuyucuya dop dolu bir dergi sunmak olduğunu yazmışlar.

Saman kağıdına basılmış renksiz bir dergi olmasına rağmen içeriği yönüyle oldukça hoş bir dergi bence. Zaten dergicilik anlayışları da yaptıkları ve yapacakları işe yansıyor. Amaçları kendi ifadeleriyle “çiçek böcek edebiyatı yapmak değil, insanlara kalemle bir şeyler anlatmak,dünyayı değiştirmeye talip olmak”mış. Gördüğüm kadarıyla geleneğe ve dine bağlı bir dergi zaten editörde bunu dile getirmiş yazısında. Derginin içinde yer alan karikatürler de düşüncelerini çok  güzel yansıtıyor.Kendileri gibi düşünmeyen yazarları da çok ağır şekilde eleştirmişler ve dergilerinde kesinlikle böyle şeylere yer vermeyeceklerini belirtmişler.Doğrusu bu kadar sert çıkışlar yapmalarını ben pek doğru bulmadım.Ne olursa olsun karşıt görüşlere saygı duymalı ve fikir alışverişinde bulunmalı, ılımlı yaklaşmaları gerekirdi. Edebiyatın magazinleşmesine tepki veriyorlar. Örneğin bu ay Tuna Kiremitçi hakkında ağır eleştiriler yapmışlar.Gerçi haksız da sayılmazlar…

Dergi muhtevası bakımından oldukça zengin ve renkli.Hikayeden şiire,şiirden eleştiriye her şey var içinde.Aradaki kitap reklamlarının yanı sıra yazarlarla söyleşi ve kitap tanıtımları da var. Tarihteki önemli insanların hayatlarına da yer verilmiş.aralara şiirler serpiştirilmiş.Bunların yanında dergide siyasal yazılara da yer vermişler.

Adı çok duyulan yazarlar pek yok dergide ama her yönüyle tam bir edebiyat dergisi.tavsiye ederim.

 

HÜRRİYET GÖSTERİ (Esra ŞENER)

Esra Şener

Hürriyet Gösteri Hürriyet gazetesi’nin aylık bir dergisidir. Gösteri, edebiyat ve sanat dergisidir.Dergide tanıtım yazıları,şair ve yazar biyografileri, röportajlar ve eleştiri yazıları  bulunmaktadır.

Dergide her bölüm ayrıdır.Edebiyat bölümü, sanat bölümü, sinema bölümü … Yani yazılar karmaşık bir şekilde verilmemiştir.Bu durum derginin sistematik bir dergi olduğunu göstermektedir.

Hürriyet Gösteri’de kitap tanıtımları vardır. Kitapların yazarlarıyla ilgili röportajlar bulunmaktadır. Konuyu bizzat kitabın yazarından öğrenmek galiba daha faydalı olmalıdır. Çünkü kitabı en iyi şekilde yazarı anlatabilir.

Hürriyet Gösteri’de yabancı yazarlar hakkında da yazılar vardır. Bu da bir çok dergimizde göremediğimiz güzel bir durumdur.

Türkiye de yapılan kültürel çalışmalar hakkında da bilgiler bulunmaktadır.Fuarlar, tanıtımlar, sinemadaki filmler vb. Bu bölümlere oldukça geniş bir yer ayrılmış.

Derginin son sayfasında da edebiyat ve sanat konularını ele alan bir bulmaca bulunmaktadır.Bulmaca okuyucuları eğlendirirken düşündürmesi güzel bir durumdur.

Hürriyet Gösteri’nin eleştirmek istediğim tek yönü ise keşke sinema hakkında biraz daha farklı eleştirilere yer verilseydi. Ayrıca reklamlar derginin içinde fazlaca yer kaplamakta bu da derginin eleştirilmesine sebep olacak bir durum.

 

İmge (Nalan DEMİR)

Nalan Demir

Ben bu yazıda edebiyat dergileri içinde önemli bir yere sahip olan İmge dergisinden söz etmek istiyorum. İmge iki ayda bir yayınlanmaktadır. Elimde derginin 7.sayısı bulunmaktadır. Dergi öykü ağırlıklı bir dergi olarak gözümüze çarpıyor. Şimdi içeriğini daha derin bir şekilde inceleyelim.

Dergiden bahsederken öykü ağırlıklı olduğunu söyledik. İmge okunduğunda derginin bu özelliği hemen göze çarpar. Dergide çeşitli yazarların, örneğin Osman Şahin Feyza Hepçilingider, Gültekin Emre, Murat Yakın, Makbule Aras vb. yazarların farklı konularda yazdıkları öykülerle karşılaşıyoruz.. Ayrıca öyküler genellikle bir sonuca bağlanmamış ve bu da kopukluğa neden olmuş ve öykülerin bütünlüğü kaybolmuştur. Ben bu öykülerde daha çok makale havası sezdim. Öykülerde yer, zaman, kişiler gibi unsurlara rastlayamadım. Galiba modern öykü yazarların yazdığı gibi olmalı. Ya da öykü anlayışı değişmiş olmalı

Dergide yer alan bir diğer özellik ise derginin aynı zamanda bir eleştiri dergisi olmasıdır. Derginin yorum adlı köşesinde öyküyle ilgili çeşitli soru sorunlar ilgililer tarafından tartışılıyor ve öykünün gelişimine katkı sağlanıyor. Dergide değinmeye değer gördüğüm bir köşe de her sayısında  farklı olan bu sayıda şiir türünü alan konuk tür köşesidir. Bu ayki sayının köşesinde Sabahattin Yalkın’ın BİR  AİLE ALBÜMÜNÜN YEDİ RENGİ ADI ALTINDA şiirlerine yer verilmektedir. Bunların dışında derginin içinde yeni çıkmış olan kitaplar ve bunlar hakkında eleştiriler yer almaktadır. İmge bilhassa öykü ile ilgilenenler ve öykü yazanlar için faydalı bir dergidir. Siz de öyküyü seviyor ve amatör olarak da öykü yazıyorsanız eminim imge dergisinde öğreneceğiniz bir çok şey vardır .

 

KİTAPLIK (Gizem Dilber)

Gizem Dilber

Bu ay ki kitaplık dergisi dolu dolu hazırlanmış.İçinde herkesin ilgisini çekecek konular yer almakta. Öncelikle bu ay ki sayısının özenerek hazırlanmış olduğunu söyleyebilirim. Konularının ilgi çekici olması dergiyi daha da okunabilir kılmaktadır.Bu ilgi çekici konular arasında ;Edip CANSEVER in peçeteye yazdığı şiir,Gusteve FLAUBERT in bulunan son öyküsü ve kolaj konusu yer almaktadır.

Dergi yazı dili ve üslûp olarak edebiyatla az veya çok ilgisi olanların anlayabileceği bir şekilde yazılmış. İlk bakışta sayfa sayısı fazla görünebilir ancak derginin içinde bulunan yazı,söyleyişi,okurların ve yazarların gönderdiği şiirler, hikayeler, incelenen konular sayfa sayısını arka plana atmaktadır.Kapak tasarımına gelirsek sade,düzenli ve hoş bir kapağı bulunmakta.Genel olarak dış görünüşüne bakılırsa baskı kalitesi, görünüş olarak gayet iyi denilebilir.

İçeriğindeki konulardan en çok ilgimi çeken ise Edip CANSEVER in peçeteye yazdığı şiir oldu. Birebir baskısı da derginin içinde yer almaktadır. Diğer ilgi çekici bir konu ise Flaubert’in bulunan son öyküsüdür. Öykü de insan yaşamını, bana göre ,anlamlı bir şekilde anlatmış. Okuyanlarında ilgisini çekeceğini ve biraz olsun etkileyeceğini düşünüyorum.

Son olarak ,bir Yapı Kredi Bankası yayını olan Kitaplık dergisi ,bu ay ki baskısını da özenle hazırlanmış. Konuları, baskısı, yazı dili ve diğer nitelikleri de  düşünülürse edebiyatla ilgisi olan herkesin okuması gereken güzel dergilerden biri olduğunu düşünüyorum.

 

Kültür (Gülzâde AKGÜN)

Gülzâde Akgün

Sanat, kültür ve edebiyat dergileri içerisinde önemli bir yeri olan Kültür, son yayınında milli şairimiz Mehmet Akif’i ele aldı. Bu büyük üstadı ölümünün 69. yıl dönümünde hatırlayan ve derinlemesine kaleme alan tek derginin oluşu üzücü doğrusu...

Dergide Akif’in hayatı,sanatı ve düşünceleri üzerine geniş bilgiler yer alıyor. Akif’in çocukluğuna inilmesi, yaşadıklarının kişiliğine ve dolayısıyla sanatına olan etkisinin keşfedilmesinde ve de onu tanıtmada oldukça etkili olmuş. Dergide Akif’in karne notlarından tutunda tahsilini yaptığı rüştiye mektebinin fotoğrafına kadar çok ayrıntılı bilgiler yer alıyor. Bütün bunlar derginin ilgi çekmesi açısından gerçekten iyi düşünülmüş.

20. yüzyılda iki öncü şairimiz M. Akif ve Necip Fazıl üzerine yazılan makalede aralarındaki düşünce benzerliklerine değinilmiştir. Düşünceleri arasındaki mukayeselerde şiirlerinden örnekler verilmesi hatta bunların açıklanması bu makaleyi diğerlerinden daha farklı kılmış. Ayrıca düşüncelerinin dışında kişilikleri ve sanat görüşleri hakkındaki mukayeseler de bu farklılığı destekleyen öğelerden olmuş.

Akif’in gün ışığına çıkmamış mektuplarının orijinalleriyle birlikte ilk kez bu dergide yayınlanması farklı bir hava katmış. Bu mektuplar okuyucuyu heyecanlandırmakla beraber derginin ilgi çekmesini de sağlamış. Ayrıca M. Akif tarafından yazılan ve tercüme edilen eserler ile hakkında yazılan ve tercüme edilen eserlerin listesinin bulunması onu ne denli ayrıntılı ele aldıklarının iyi bir göstergesi olmuş.

Yusuf Turan Günaydın tarafından hazırlanan M. Akif kitaplarını tasnif denemesi incelemeye değer güzel bir yazı. Bir çok eser hakkında kısada olsa bilgiler verilmiş. Son olarak hazırlanan Akif’in şiirlerinden bestelenenlere verilen örnekler dergiye renk vermiş.

Dergide Akif’in yaşadığı dönemin edebi açıdan değerlendirilmemesinin ve daha çok siyasi yönden bakış açılarının yer aldığı makalelerin bulunmasının bir eksiklik olduğu kanaatindeyim. Ayrıca makalelerde yer alan şiir örneklerinin çoğunun Safahat’ten verilmesi de okuyucu üzerinde sıkıcı bir etki yaratmış. Şiir örneklerinin arttırılması ve biraz daha edebi içerikli makalelere yer verilmesi derginin ışığını daha çok yansıtabilirdi.

Kültür, son yayınında ufak tefek eksiklerine rağmen yine güzel hazırlanmış. Özellikle de böyle büyük bir üstada yer verilmesi ve ayrıntılarla her yönden incelenmesi dergiyi okumada kaçınılmaz kılıyor.M. Akif’i tanımak ve anlamak için bu kadar nefis hazırlanan “Kültür” dergisini bir an önce alıp okumanızı tavsiye ediyorum. 

 

ÖLÜM VE SİMGE (Mustafa Ferit BİLGE)

Mustafa Ferit Bilge

Kaçınılmaz bir son olan ölüm, canlı ruhunun bedenden ayrılmasıdır. Bütün canlıların er veya geç tadacağı acı veya tatlı bir sondur. Ölümün belki de en fazla insanı korkutur. Zira insanoğlu ölmemek için elinden gelen her şeyi yapar.

Ölümün yüzü soğuktur. Teneşire konulup yıkanmak, kefene sarılıp tabuta konmak, imamın ve cemaatin önünde bekledikten sonra, kara toprağın soğuk bağrına yatmak ve bir daha yer yüzünü görmemek üzere üzerinin önce tahtalarla sonra toprakla kapatılması düşünüldüğünde gerçekten tüyler ürperten bir manzara ile karşı karşıya kalırız. Simge” dergisinin Mart-Nisan/2006 sayısının konusu ölüme ayrılmıştır. Dergide ağırlıklı olarak ölümle ilgili şiirlere yer verilmiştir. Bir çok şairimizin ölümle ilgili pek çok şiiri vardır. Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Yunus Emre, Karacaoğlan, Cahit Sıtkı, Cemal Süreyya ve daha nice şairimiz…

Derginin içinde ölümle ilgili makaleler de bulmak mümkündür. Bu makaleler genelde alanında yetkin yazarlar tarafından kaleme alınmış makalelerdir. Bu özelliği ise makaleleri okumakta okuyucuya biraz daha yardımcı oluyor.

Sabit Kemal Bayıldıran’ın “Şaşırdım Kaldım” adlı makalesi adını Cahit Sıtkı’nın bu isimli şiirinden almış ve şiir makalenin başında yerini almıştır. Makalede Cahit Sıtkı ile Nazım Hikmet’in şiirlerinde ölüm temasının nasıl işlendiği ele alınmıştır.Yazar sade ve akıcı bir üslupla düşüncelerini yazıya dökmüştür.

Dergide ayrıca Melih Cevdet Anday’ın “Ölmezlik Üstüne” adlı yazısı ile Sait Faik’in “Dülger Balığının Ölümü”adlı öyküsünden bir bölüm alınmıştır.

Bunların dışında Can Dündar, Özdemir Asaf, Hermann Hesse, Ahmet İnam gibi ünlü yazarların ölümle ilgili yazılarının bulunduğu dergi, herkesin alıp okuyabileceği bir süreli yayındır.

 

 

SOMUNCU BABA-Rahime AYTEKİN

Rahime Aytekin

 

Somuncu Baba aylık ilim,kültür ve edebiyat dergisidir. Somuncu Baba’nın en son 2006 Mart sayısı çıkmıştır. Bu sayının ön kapak resmine muhteşem bir gün batımının kızıllığı altında bir deniz feneri konulmuştur. Derginin başyazısı A. Şemsettin Ateş tarafından yazılmıştır. Ateş şu cümleleri dikkat çekicidir. İnsan olmak karanlıktan aydınlığa çıkmanın yollarını aramaktır. İnsan olmak irfan ile dolmaktır. İnsan olmak ışık ışık yanmaktır. İnsan olmak nur gibi parlayan aydınlık saçan deniz fenerlerini fark etmek, onlardan huzme huzme şuleler almaktır.Bence bu satırlar insan olmanın amacını çok iyi açıklıyor. İsmail Palakoğlu Şefkatin Eseri Tevazu başlıklı yazısında alçakgönüllülükle ilgili önemli noktalara değinmiş.          Yavuz Bülent Bakiler Dilde Yozlaşma başlıklı yazısında bazı dükkanlarımızın, iş merkezlerimizin, eğlence yerlerimizin isimlerinin yabancı kelimelerle dolu olduğundan söz ediyor.Yapılan bir araştırmada 530 otelimizden sadece otuzunun adının Türkçe olduğu,Türkiye’de yayınlanan 100 dergiden yetmişinin adının İngilizce, Fransızca, Yunanca vb. olduğu ortaya çıkarmış. Türkçe’de yozlaşma ve nedenleri hakkında daha fazla bilgi için bu makalenin okunmasını öneririm

Bekir Oğuz Başaran’ın Atasözlerimiz başlıklı denemesinde atasözü nedir, atasözlerinin önemi, milletler ve atasözleri arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur.Bunun da okunmaya değer bir deneme olduğunu düşünüyorum.

Doç. Dr Bayram Ali Çetinkaya makalesinde felsefe, felsefenin amacı, felsefe ve din ilişkisini ele almıştır. Aydın Talay Aile İletişimi  Deprem mi Geçiriyor? başlıklı makalesinde aile içi iletişimin önemli noktalarına değinmiştir.O,aileyi bir milleti ayakta tutan çekirdek  hükmünde kabul ediyor. Günümüz aile ilişkilerini çok iyi yansıtan bu yazı okumaya  değerdir.

Derginin içeriği sadece bunlardan ibaret değil. Derginin son üç sayfası çocuklar için hazırlanmış renkli, resimli sayfa  fıkra ve hikayelerden oluşuyor.Edebiyatla ilgilenenlerin bu dergiyi okuması faydalı olabilir.

Türk Dili, Şubat:2006 (Elif DÜLEK)

Elif Dülek

Türk Dili 55 yıldır aralıksız yayın hayatını sürdüren bir dergidir. Dergi Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanmaktadır. Sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın’dır. Hikaye, eleştiri, anı, şiir, deneme, makale gibi birçok edebi tür örneklerini içinde barındıran derginin seçiciliği önemli bir noktadır. Ciddi bir dergi olan Türk Dili dergisinde acemice yazılmış eserlerin aksine ustaca eserler daha çoktur. Ben burada Türk Dili dergisinin Şubat 2006 sayısını tanıtmak istiyorum.

Derginin Şubat sayısı bir konu veya bir edebî tür etrafında yoğunlaşmamış. Bu sayıda Avrupa da Türk Dili için yapılan ve yapılması gereken çalışmaları aydınlatan iki makale bulunuyor. Özellikle Türk nüfusun fazla olduğu ülkelere dikkat çekiliyor ve  buralarda bulunan Türkler için kitaplar yayınlamanın, konferanslar düzenlemenin ve Türkçe’yi düzgün konuşmanın önemi vurgulanıyor. Avrupa’da yaşayan Türklerin dilleriyle ilgilenmek elbette doğrudur. Fakat bu konulara önce kendi ülkemizde önem verilmeli diye düşünüyorum. Ülkemizde Türkçe konusunda yeteri kadar olmasa da epeyce çalışma yapılıyor ama bu gayretlerin asıl destekçisi olması gereken halk acaba ne yapıyor? Tartışılır!

Ben Akşehir’liyim. Bu bakımdan dergide çıkan Nasrettin Hoca ve Fıkralarıyla ilgili yazı dikkatimi çekti. Prof. Dr. Saim Sakaoglu bugün Nasrettin Hoca’ ya mâl edilmiş bir çok fıkranın asıl kökeninin araştırılması gerektiğini belirtiyor. Haklı. Fakat “Nasrettin Hocanın yaşadığı coğrafya neresidir?” sorunun cevabında doğduğu yer olmamasına rağmen hayatının büyük bölümünü geçirdiği muhtemel olan Akşehir’ in ismi dahi geçmiyor. Duygusal mı davranıyorum? Belkide buna rağmen çok önemli bir nokta yakalamıştır. Eminim Nasrettin Hocanın yaşadığı coğrafya kısmında ismi geçen bütün şehirlerin ve kastedilen ülkelerin halkı da, Nasrettin Hocanın gerçek fıkraları hangileri yada neler, öğrenmek ister.

Prof. Dr. Hayati Develi’nin yazısına hayran olduğumu söyleyebilirim. Güzel bir eleştiri yazısı. Eleştirdiği kitabı okudum. Fakat Türkçe gibi köklü bir dildeki kelimeleri beşer onar dilden çıkarıp sayılarını yüz elliye kadar indirebilen bir mantığa hakikatli bir elden eleştirilmesi gerektiği ortada. Bu da, yazıda çok güzel uygulanmış. Daha açık söylenecek olursa Sayın Hayati Develi, Sayın Sevan Nişanyan’ın kitabını kibarca yerden yere vurmuş.

Yine Türk Dili’nin Şubat 2006 sayısında üzerinde durulması gereken bir yazı da Yrd. Doç. Dr. Mustafa Özsarı’nın Edebî Dilin Boyutları isimli makalesidir. Bu makale akademik bir yazı. Edebiyatla ilgilenen herkesin başvurabileceği daha doğrusu başvurması gerektiği bilgi dolu ve insanı düşünmeye yönelten bir makale. Dilin f arklı boyutları belirtilmiş ve dil hakkında bir çok kaynaktan önemli görüşler üzerinde durulmuş. Bu da makalenin rasgele bir yazı olmadığını; aksine araştırılmış, üzerinde epey uğraş verilmiş bir yazı olduğunu ortaya koyuyor.

Bütün bunların yanında, dergide kelime yanlışları ile ilgili, deyimlerle ve şairlerle ilgili yazılar da bulunmaktadır. Tabi bütün yazılardan bahsedersek dergiyi almanızın ya da okumanızın bir anlamı kalmaz.

Son olarak söylemek istediğim; tamamı edebi eserlerle oluşturulmuş Türk Dili Dergisi piyasada bulunan yüzlerce magazin dergisine inat senelerdir varlığını ve güncelliğini koruyor. Aslında korunmaya çalışılan mükemmel denilebilecek seviyede olan Türkçe nin güzellikleri ve dil özellikleri. Türkiye Türkçe’sinde bunu söylemek güç olsa da…        

TÜRK EDEBİYATI, Mart 2006 (Sevilây Karadeniz)

Sevilây Karadeniz

Türk Edebiyatı 34 yıldan beri aylık fikir ve sanat dergisi olarak okuyucularla buluşuyor. Ahmet Kabaklı tarafından kurulan derginin genel yayın yönetmeni son dönem edebiyatımızın önemli isimlerinden Beşir Ayvazoğlu’dur.

Türk Edebiyatının Mart 2006’da çıkan (389) sayısında gündemi irdeleyen, ve değerlendiren pek çok konuya yer verilmiş. Dergi önemli ve zevkli konularıyla okuyuculara bilgi sunan yayın organıdır. Sayfalarındaki resimleriyle de gözlere canlılık kazandırmakta. Bunun yanında yeni çıkan kitapların tanıtımına yer vermek suretiyle, okur ilgisini bu kitaplara çekmeyi başarmış.

389. sayı M. Selim Gökçe‘nin Mimar Turgut Cansever’le yaptığı bir röportajla başlıyor. Gökçe’nin sorduğu sorulara tecrübeli kimliğiyle cevap veren Cansever, Türk evleri konusundaki orijinal görüşlerini açıklıyor. Röportajın konusu ileri sayfalarda da sürüyor. Evden eve Halit Ziya yazısıyla Zeynep Kerman konuyu edebî bir kişilik üzerinden açıklıyor. Dergi içerisinde yer alan şiirler uzun düz yazılara göre sayıca az kalıyor. Yine de bu parçalarda şiirsel anlatım ön planda.

Dergini bu ay dosyasında ‘Geleneği Yaşatanlar’ başlığı altında önemli gelenek sanatlarının yaşatıcılarına yer veriyor. Derginin başındaki ev konusu dosya kısmında da devam ediyor. Dosya hat sanatında önemli bir isim Hüseyin Kutlu’yla ‘Kaybolan Medeniyetimiz’ adlı kitabıyla ilgili yapılan röportajla bitiyor.

Dergide büyük ustaların anlatıldığı yazılar resimlerle okura tanıtılıyor. Dosya kısmında ele alınan konunun yanı sıra hat sanatına ait örnekler sanatsal bir ifadeyle okura zevk veriyor.

Gündemde uzun süre konuşulan, sinema salonlarında uzun kuyruklara sebep olan ‘Kurtlar Vadisi Irak’ filminin değerlendirilmesi de yapılmakta. Sayfalarındaki diğer yazılarla hem edebiyat çevresine hem de aylık fikir ve sanat dergisi takipçilerine seslenen ‘Türk Edebiyatı dergisini edebiyat severlere tavsiye ediyoruz.

 

TÜRK EDEBİYATI MART :2006 (Merve Kırcı)

Merve KILIÇ

Fikir, edebiyat ve sanat alanının en köklü ve en önemli dergilerinden olan Türk Edebiyatı bu ay 389. sayısını yayınlıyor. Bu sayıda diğer sayılarda olduğu gibi nesirler ön plana çıkarılmış. Dergide az sayıda şiirin bulunması eksiklik gibi görünse de düz yazıların çok olması ve içerikleri bu eksikliği kapatıyor. Dosya başlığı altında işlenmiş bir konu var: Geleneği Yaşatanlar. Burada hat, iktibas sanatıyla uğraşmış büyük üstadlara değinilmiş. Ayıca dergide hikâye ve anı türünden örnekler de görmekteyiz. Son günlerde popüler olan Kurtlar Vadisi Irak ve Münih filmlerinin içerikleri ve eleştirileri de dergide yer alıyor.

Dergi, her zaman olduğu gibi editör Beşir Ayvazoğlu'nun yazısıyla başlıyor.Türk Edebiyatı okurlarının ilgisini en çok çeken bölüm dosyada işlenen konular olsa gerek. Geçtiğimiz sayılarda Refik Halid Karay, Kadın Ve Edebiyat gibi konular Türk Edebiyatında işlenmiş ve ilgi görmüştü. Bu ay ise eski Türk evlerinden bahsedilmiş. Uğur Derman'ın yazısında Necmettin Okyay'ın evi anlatılırken Toygar Tepesindeki Ev başlığı kullanılmış. Türk minyatürü profesörü olan Süheyl Ünver'den bahsedilen Ahmet Güner Sayar'ın anısı ve Niyazi Ahmet Banoğlu'nun röportajı de dergiye ayrı bir içerik veriyor Dosyanın sonlarında Profesör Ali Alparslan'ın hattatlık yönünün yanı sıra karakter özelliklerinden de bahsediliyor. Ali Alpaslan hakkında İskender Pala'nın beyitlerle süslenmiş yazısını görmekteyiz.Dosyanın son konusu ise Ali Rıza Özcan'ın Hüseyin Kutluyla yaptığı röportaj var. Tüm bu yazıların resimlerle güçlendirilmiş olması derginin çekiciliğini arttırıyor.

Funda Özsoy Erdoğan'ın yazdığı Turuncu adlı hikaye, Altan Deliorman'ın Deli Doktoru yazısı, Ömür Ceylan ve Uğur Soldan'ın eleştirileri dergide yer alan diğer yazılar. Coşkun Çokyiğit'in son günlerde gündemden düşmeyen Kurtlar Vadisi Irak ve Münih filmleri hakkında görüşleri yer alıyor.

Kısaca Türk Edebiyatı dergisinin bu ayki sayısında geleneksel sanatlarımızdan olan hat, minyatür, iktibasla ilgilenmiş üstadlardan genişce bahsedilmiş.Bu geleneksel havanın yanında güncel olaylara yer verilmesi derginin birçok kişiye birden hitap etmesini saylıyor.Türk Edebiyatı edebiyat ve sanatla ilgilenenlerin okuması gereken ciddi bir dergi.

 

 

VARLIK, MART:2006-Fatma Burcu DÖNMEZ

Fatma Burcu DÖNMEZ

Dergilerin yazın yaşamında önemli bir yeri vardır. Edebiyat, kültür, sanat, spor vb. birçok alanlailgili birçok dergi mevcuttur. Ancak bu dergiler içinde edebiyat ve kültür dergilerinin yeri ayrıdır. Edebiyat ve kültür alanında edebiyat ve kültür alanında çok nitelikli dergiler olduğu gibi edebiyat ve kültürden çok uzak, ancak bu başlık altında çıkarılan niteliksiz dergiler de yok değildir.

Dergilerin nasıl bir kaliteye sahip olduğunu nerden anlayabiliriz? Bu sorunun cevabını verebilmemiz için dergiler konusunda tecrübe edinmemiz gerekir. Bu tecrübeyi çevremizde dergiler konusunda bilgisi olan insanlardan edinebiliriz.Veyahut da her ay farklı bir dergi alarak dergiler arasında mukayese yapabiliriz.

İkinci yöntemi kullanan okurlardan biri de benim. Edebiyat ve kültür başlıklı bir dergi almıştım, ancak derginin içeriğinde edebiyat ve kültür metinlerinden eser yok. Bir iki yanılgıdan sonra artık bende doğru bir edebiyat ve kültür dergisi aldığımın farkındayım.Aldığım derginin adı Varlık. Kurucusu Yaşar Nabi Nayır.Yaşar Nabi Nayır’ın kendisiyle özdeşleşen Varlık dergisinin yarım yüzyıllık serüveni yazın tarihimizin en önemli sayfalarından biridir.

Yetmiş üç yıllık yazın yaşamı olan Varlık dergisini nitelikli eserler vermeye ve tanıtmaya devam ediyor.Dergide her ay bir konu başlığı altında birçok makale yayımlanıyor.Varlık dergisinin 2006 yılının Mart sayısında kıskançlık teması ele alınmış.Bu temayla ilgili makalelerin başlıkları şöyle: Seven Kıskanmaz, Kıskançlık Bana Uzak Bir Duygu, Kıskançlığın Soykütüğü, Kıskançlık, Kıskançlığın Zararları ve Yararları, Ben…, Kıskanç Sevgilim, Kıskaçtaki Kıskançlık, Aşkın Negatif İmgesi:Kıskançlık. Bu başlıkları yazmamın amacı bir konuda farklı bakış açılarıyla yazılmış nitelikli makalelerin çokluğunu göstermek.Neden nitelikli makale? Çünkü dergide yer alan makalelerin çoğu okuyucuya sadece bilgi vermenin ötesinde okuyucuyu düşündürmeye ve farklı bir açıdan bakmaya sevk ediyor.Bununla birlikte bu metinleri okurken edebiyat alanında belli bir yere gelmiş,ünlü edebiyatçıların da kıskançlık hakkında görüşlerini öğreniyoruz.Hande Öğüt Aşkın Negatif İmgesi: Kıskançlık adlı yazısında Balzac, Halit Ziya Uşaklıgil, Roland Barthes, Alberto Moravia ve Dostoyevski gibi ünlü edebiyatçıların görüşlerine yer vermiştir.

Bunun yanında yirmi beşinci yıl dönümünde Yaşar Nabi Nayır adına hazırlanmış birçok yazı yer almakta. Bu metinlerde Yaşar  Nabi Nayır ile Varlık bir  arada anlatılmıştır.Özellikle Tahsin Yücel, yazdığı makalede Yaşar Nabi Nayır’la Varlık’ı özdeşleştirmiştir.

Kitap eki olarak derginin orta sayfalarında yer alan bölümde birçok kitap tanıtımı yer almaktadır. Burada kitapların içeriği hakkında detaylı bilgiler bulunmaktadır.Bu bilgiler ışığında okuyucuya kitap seçiminde kolaylık sağlanıyor.Yani okuyucu almak istediği kitap hakkında detaylı bilgilere ulaşabiliyor.

Derginin Mart sayısında hoşuma giden diğer bir yazı Erdoğan Alkan’ın yazdığı Aşık Veysel’i Hazırlayan Ozanlar. Bu metinde Aşık Veysel’in diğer şairlerden esinlenerek oluşturduğu şiirlere yer verilmiştir.Ayrıca metnin başlarında Aşık Veysel ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.Bu bilgiler halk şiirimizin usta ozanlarından Aşık Veysel’i doğru bir şekilde tanımamızı sağlar. Bunun dışında Aşık Veysel’in eserlerini içeren kitapların  birçoğunda yanlış bilgiler olduğunun üzerinde ısrarla duruyor Erdoğan Alkan.

Derginin dikkati çeken taraflarından birisi de her ay dergide yeni imzalara yer verilmesidir. Bu sayede edebiyat, kökü kuruyan bir ağaç olmayacak, birçok yeni imza yazın dünyasına tanıtılacaktır.

Dergide eleştiri tarihi ile ilgili bir metin yer almaktadır.Mehmet Rifat’ın kaleme aldığı bu yazının başlığı: Mircea Eliade:Sözlü Edebiyat II. Geçen sayıda ilk üç bölümü verilen Mircea Eliade’nin Sözlü Edebiyat başlıklı incelemesinin bu sayıdaki devamı olarak yer alıyor bu yazı. Bu yazı okurların düşünce dünyalarını genişleteceği ve okurken birçok şey öğrenebileceği önemli bir yazı. Dergide daha birçok nitelikli yazı var,bunu okurlar dergiyi alıp okuduklarında göreceklerdir. Sonuç olarak okuduklarından bir şeyler öğrenmek isteyenler,düşünce dünyasını genişletmek,genel kültürünü arttırmak isteyenler için mükemmel bir dergi.

VİRGÜL-Mart 2006 (F.Sevcan ARAT)

F.Sevcan ARAT

Virgül,içinde edebiyat eleştirileri,kitaplar ve tarihle ilgili yazılar bulunan,kendi deyimleriyle bir kitap ve eleştiri dergisidir. Derginin Mart 2006’da yayınlanan 93.sayısında dikkat çeken bir kapağı var. Yazıların başlıklarına ve bunları yazanların isimlerine yer verilmiş ve resimlerden yararlanılmış

Derginin geneline baktığımızda Osmanlı ve Osmanlı kültüründen epey bahsedildiğini görüyoruz. Bu Osmanlı minyatür ve o dönemin eserlerin fotoğraflarıyla desteklenmiş.Tarih ve tarihle ilgili kitaplar üzerinde durulmuş.

Dergideki yazılar  kitapları tanıtmak için çok önemli. Birçok kitap ve yazar uzun fakat sıkmadan anlatılıyor. Bana göre, bu sayıda en dikkat çeken yazı ‘Ölümden Sonraki Her Şey’ başlıklı yazı. Mary Roach’ın ‘Kadavra’ adlı kitabı tanıtılırken ölüme değinilmiş ve bu kitapta ölümün değişik bir şekilde ele alındığından söz edilmiş.

Dergide yazılar ne kadar önemli ise birçok kitabın kapaklarıyla verilmesi ve kitap hakkındaki dipnotlarda o kadar önemli. Okuyucuya çeşitli kitaplar öneriliyor ve okuyucu etkilenmeye çalışılıyor.

Derginin sonunda, aslında edebiyattan ayrılmaz bir parça olan sinemaya da yer veriliyor ve son günlerin popüler filmlerinden olan ‘Karagöz Hacivat Neden Öldürüldü’den bahsediliyor. Bu vesileyle de Karagöz ve Hacivat’ın  geçmişi anlatılıyor.

Virgül yeni çıkan dergileri destekleyen, onlara sayfalarında yer veren, edebiyat ve kültürle ilgile her şeye sahip çıkan bir dergi. Okuyucuyu sıkmıyor aksine keyif veriyor. Bu yüzden Virgül’ü okunması gereken dergilerden biri olarak düşünüyorum ve okuyuculara tavsiye ediyorum…

 

 

YAĞMUR (Emel AYDIN)

Emel Aydın

Dergi; haftalık, aylık ya da yıllık olarak yayınlanan,içerisinde çeşitli türlerde yazılar bulunduran,yazılı iletişim kaynağıdır. Türkiye’deki ve dünyadaki gelişmeleri takip etme yönünden en büyük rolü edebiyat ve kültür dergileri oynamaktadır. Okurlar dergiler sayesinde yeni görüşlerle tanışma imkanı bulur. Bir derginin okurla iletişim köprüsünü başarıyla kurabilmesi için bazı özelliklere sahip olması gerekir. Kaliteli bir yazar kadrosu, olaylara çok yönlü bakabilme bir derginin başlıca niteliklerindendir. Ama bence en önemlisi, dergilerin düşünce ufkumuzu genişletmesi, bizi herkes gibi düşünmeye sevk etmemesidir. Bunlar bir dergiyi tam anlamıyla edebî yapan temel özelliklerdir. Şimdi bütün bunları göz önünde bulundurarak bir edebiyat dergisini inceleyelim:

Ben bu yazıda yukarıdaki ölçütler doğrultusunda Yağmur dergisine bakmak istiyorumYağmu dergisi :Harun TOKAK, Abdullah AYMAZ ve Harun ARSLAN’ın yönetiminde çıkıyor. Derginin elimizdeki sayısı Güz 2005’te çıkan 29. sayısıdır. Bu sayı iyi bir tasarıma sahiptir.

Dergide ilk karşımıza çıkan “Gönül Dili, Hal Şivesi” adlı başyazıdır. Bu yazıda; anlatım ne kadar yaldızlı olursa olsun, gönül diliyle seslendirilmemişse onun hiçbir etkisinin olmayacağı vurgulanıyor. Ardından Korhan ALTUNYAY’ın “Hilmi Yavuz’un Poetikası” adlı makalesi geliyor. Altunay söz konusu makalesinde Hilmi Yavuz’u basleyen üç kaynak üzerinde duruyor: Tasavvufla alakasını belirleyen annesi, klasik şiiri sevdiren babası ve hayatını biçimlendiren Batılı ve laik okullar. Fakat Altunay, Hilmi Yavuz’un son dönem şiir hakkında görüşlerinin kaynağını teşkil eden asıl kaynağa ulaşamamış görünüyor. Bizce Hilmi Yavuz son zamanlarda Amerikan ve Fransız yapısökücü anlayışına doğru giden bir eğilim benimsemiş. Altunay, eğer bu kaynaklara da ulaşsaydı,Hilmi Yavuz’un şiir anlayışını çok derli toplu anlatmış olurdu.

Mehmet DOĞAN “Aşıklar Bayramı” adlı yazısında kültürümüzdeki aşk ve aşık geleneğinden bahsetmektedir. Önce geçmişteki birkaç aşıkla ilgili bilgiler vermiştir. Ardından bu geleneği günümüzde de devam ettiren aşıklar tanıtılmıştır. Aşık edebiyatı ile ilgilenenlerin Mehmet Doğan’ın yazısını okumaları faydalı olabilir.

            “Yüreğe İşleyen Sözler” serisinin üçüncü hikayesinin adı “Yangın” dır. Yazar Şemsettin Yapar’ın akıcı üslubu yazıyı bir solukta okunur hale getirmiştir. Hikâyenin kahramanı, kendisinde olumlu gelişmeler olmasına rağmen, çevresi ve ailesi tarafından şüpheyle bakılan bir çocuktur. Hikâyede bu çocuğun başından geçen ilginç olaylar anlatılmıştır.

Cihan OKUYUCU’nun”Mahir İz ve Yılların İzi” adlı yazısında öncelikle Mahir İz’le ilgili kısaca bilgi verilmiştir. Yılların İzi’nin türünden ve konusundan bahsedilmiştir. Mehmet Akif’le ilgili hatıralar kısmında onun şiiri üzerinde durulmuştur. Şairin şiiri günlük dile yakındır fakat bu,onun şiirlerinin bir kerede yazıldığını düşündürmemelidir.

Ardından Ali Osman Dönmez’in “Cahit Sıtkı’nın Yalnızlık Macerasına Farklı Bir Bakış” adlı yazısı gelmektedir. Yazar burada Psikiyatrist Bowlby ve Ian Craib’in teorilerinden hareketle Cahit Sıtkı’nın yalnızlık macerasını farklı bir bakış açısıyla tahlil ediyor.Bunu yaparken şairin şiirlerinden faydalanıyor.

Ahmet ÖZDEMİR “Yazdım Hocam” hikayesinde bir öğretmenin yaptığı fedakarlıklardan bahsedilmektedir. Bu yazı adeta ona teşekkür için yazılmıştır.

Mehmet Gümüşkılıç “Hatıralarında Yahya Kemal”de şairin Üsküp’te başlayıp İstanbul’ uzanan yaşam öyküsünü aktarmıştır. Bunu şairin hatıralarına dayanarak yapmıştır.

Elif KONAR “Gönül Ayinesi” adlı yazısında mektupların insan hayatındaki öneminden bahsetmiştir. Başta tanınmış sanatçılar olmak üzere pek çok ilgi çekici mektup örneği bulunmaktadır.

Recai Ali BAYRAM’ın “Medeniyet,Kültür ve Musiki” adlı yazısında Batı ve Türk musikisi karşılaştırılmıştır. Türk musikisi Batı tarafından tek seslilikle eleştirilse de  aslında oldukça zengindir.

Tahir Taner’in “İçimizdeki Mevlanayı Anlamak” adlı yazısı bir röportajdır. Bu röportaj Mesnevi uzmanlarından Cihan OKUYUCU ile yapılmıştır. Mehmet ERDOĞAN”söz meydanı”nda Yahya KEMAL’in bir naatını ele almıştır. Pek bilinmeyen bu naat yazar tarafından tahlil edilmiştir. Sezai COŞKUN’un “ne yapmalı sorusunun hikayesi CHEF”adlı yazısı bir eleştiri niteliği taşımaktadır. Yazıda Mustafa Kutlu’nun CHEF isimli kitabı tanıtılmakta, değerlendirilmektedir. “Şuara Suresi Işığında Şair ve Şiir” Şeref Yılmaz’ın yazdığı bir makaledir.Yazıda Şuara Suresinin ayetlerinden yola çıkılarak bir şairin sahip olması gereken özellikler, uyması gereken kurallar ele alınmıştır.

Fatih Ordu’nun “Bahtiyar Vahapzade’nin Hatıralarında anne ve tebiye metodu”deneme niteliğindedir. Yazar sanatçının hayatını ele almıştır. Sanatçı analığı Gülzar Hanım’ın elinde büyümüştür. O,sahip olduğu tüm iyi özelliklerini annesinden almıştır. Seher Durmaz’ın Dobruca’lı Saber Hala adlı yazısı bir denemedir. Yazar, Dobruca’da yaşayan Saber Hala’nın yaptığı fedakarlıklarını anlatmıştır.

Görüldüğü gibi Yağmur’un tam anlamıyla bir edebiyat dergisi olduğu ortaya çıkmaktadır. Edebiyatla ilgilenenler bu dergiden faydalanabilirler. Dergideki yazıların içeriği doludur ve Yağmur sayfa düzenlemesi bakımından da başarılır.

Ana Sayfaya Dönüş